Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi, Avrupa Futbol Federasyonları Birliğinin (UEFA), Türkiye ve İtalya’nın 2032 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2032) için yaptığı başvuruyu kabul etmesiyle ilgili yaşanan süreçte, arkasında hummalı bir çalışmanın olduğunu belirtti.
Bu süreçte yaşananları anlatan Büyükekşi, 2032 yılında şampiyonayı 6 milyar kişinin televizyonlardan, 2,5 milyon kişinin de tribünlerden izlemesini tahmin ettiklerini kaydetti.
“Son 15 yılda hep geriye gittik”
Türk futbolunun son 15 yılda her yıl biraz daha geriye gittiğini ifade eden Büyükekşi, şöyle konuştu:
‘Biz, yeni şeyler yapmaya çalışıyoruz. Çünkü eskiyi tekrar ederek, Türk futbolu son 15 yılda her yıl biraz daha geriye gitmiş. Şu meşhur Einstein’ın sözü var ya; ‘Aynı şeyleri tekrarlayarak, farklı sonuçlar beklemek aptallıktır’ diye. Onun için aynı şeyleri yapıp farklı sonuç almak mümkün değil. Onun için farklı şeyler yapmamız lazım. Ama bunun da dezavantajı şu; şimdi eğer aynı şeyleri yaparsanız sizi hiç kimse eleştirmiyor. Aynı şey rutin devam ediyor. Klasik devam ediyor. Biz de yeni şeyler yapmak istiyoruz. Risk alıyoruz. Diyelim ki, 10 tane iş yaptınız, 9’u doğru olup bir tanesi yanlış olunca, herkes o bir taneyi alıyor, yerden yere vuruyor. Zaten genel bir şey, yanlış bakış açısı var. Bu bakış açısını, şimdi Süper Lig’de her sene bir tane takım şampiyon olacak. Şu andaki şeye göre de dört tane takım küme düşecek.
“Kulüpler günah keçisi arıyor”
Kendi içerisinde bir rekabet var. Bir kısmı işte dört takım, beş takım, üç takım neyse şampiyonluğa oynuyor. İşte yedi takım, sekiz takım, on takım da küme düşmemek için oynuyor. Bu şimdi bu kendi içindeki rekabeti, bunlar kendi içinde yapmıyorlar. Devamlı bir günah keçisi arıyorlar. Bunu da sahibi olmayan, taraftarı olmayan MHK, hakemler ve federasyon. İyi de yapsa, kötü de yapsa maalesef böyle çok büyük bir sıkıntılı bir şey var. Çünkü kulüpler kendi taraftarlarına şirin gözükmek için böyle bir olgu içerisine giriyorlar.
“Türk futboluna zarar veriyor”
Eskişehir ve Konya’daki milli takım maçları nedeniyle o kentlerde sokaklarda gezdiği sırada vatandaşların yanlarına gelip, kendisini destekler sözler söylediklerini ifade eden Büyükekşi, ”Burada normal vatandaş, gençler, çocuklar, ihtiyar, çiftçisi hepsi kulağıma eğiliyor diyor ki, ‘Başkanım, seni seviyoruz, doğru yoldasınız. Böyle gidin.’ Bu sosyal medyayla, şunla bunla, troller, bot hesaplar kamuoyunu yanlış yönlendirme bunlar maalesef Türk futboluna zarar veriyor.” dedi.
“Her takımın köşe yazarı var”
Basının da bize göre hataları var. Çünkü basında da her takımın bir köşe yazarı var. Fenerbahçe’nin ayrı, Galatasaray’ın ayrı, Beşiktaş’ın ayrı, Trabzonspor’un ayrı. Bu da ayrı zarar veriyor Türk futboluna. Çünkü hiçbiri objektif değil. O ama, o sonunda, o takıma zarar veriyor bu bakış açısı. Çünkü hakemi suçlamak veya federasyonu suçlamak kendi hatalarını görmüyor. Hoca diyor ki, ‘ya biz çok iyi oynuyoruz işte, hakemler bizi doğuruyor’ veya futbolcular diyor ki ‘işte biz çok iyi oynuyoruz ama’. Şu da var, şimdi diyelim ki, A takımı şampiyon oldu. Öbür oynayanlar olamadı. Şimdi ben, üç tane şampiyon yapacak halimiz var mı? Yok. Birileri kaybedecek zaten.
“Özümüze dönmeliyiz”
Futbolda altyapıya önem verilmediğini belirten Büyükekşi, kulüpleri eleştirdi. Büyükekşi, şunları söyledi:
‘Bizim özümüze dönmemiz lazım. 85 milyonluk bir ülkeyiz. Yüzlerce, binlerce iyi futbolcu yetiştirmemiz lazım. Bakın bir Hırvatistan maçında İsmail Yüksek, Avrupa kupası eleme maçı oynayan tüm Avrupa’daki takımların futbolcularının içinde birinci oldu. İsmail Yüksek, bugüne kadar hiç bilmiyordum U15, U17, U19’da oynamamış. Biz onun için daha önce de mutlaka bazı arkadaşlarla görüştük, bazılarıyla görüşmedik. Bunun için hemen gelir gelmez dedik ki, asla tekrar aday olup, ben çünkü o bir yıllık dönemde çok da kararlı değildim. Yani nasıl kararlı değildim, bırakabilirdim, devam etmeyebilirdim. Ama yaptığımız tespitler, ortaya koyduğumuz projeler, biz hiçbir şeye kısa vadeli bakmıyoruz. Kulüplerimizin birçoğu hep günü kurtarmaya çalışıyor. Zaten bakarsanız, başkanların da ömrü çok uzun değil. İki, üç yılda değişiyor. Bir, iki tane istisnai kulüp hariç, hep iki, üç yılda bir şeyler değişiyor. İki, üç yılda olunca o zaman insanlar gelecekle ilgilenmiyorlar. Bugünü kurtarayım yarın, ben yokum nasıl olsa diyor.
“Altyapı hocalarına asgari ücret ödüyorlar”
Şu ana kadar 35’e yakın Anadolu’nun değişik yerlerinde ve İstanbul’da bütün altyapılarını ziyaret ettik. Çok kötü altyapısı olan kulüplerimiz var. İdare edecek kulüplerimiz de var. Ama sistem yok. Sistem olmadığı için de şimdi biz bu sistem olsun diye Double Pass anlaştık. Onun için başladık bile, yani nisan ayında eğitimlere başladık. Double Pass ile anlaşmamız 4 yıllık sözleşme imzaladık. 220 hocayı eğitiyoruz. 220 hocanın birçoğu yüz yüze, bazıları da sahada eğitim alıyorlar. Çok yüklü miktarda da Double Pass’te bir para ödüyoruz. Kulüplerden bir lira istemiyoruz. Tam tersi hocaların bütün uçak biletleri, otel paraları, yemek paraları her şey bize ait. Eğitim bitince bunlara bir sertifika vereceğiz. 6 ayda maaşlarını vereceğiz federasyon olarak. Niye maaşlarını vereceğiz? Çünkü kulüpler altyapı hocalarının kıymetini bilmiyorlar. Hepsine asgari ücret ödüyorlar. Ben bunu Gaziantep başkanlığımda gördüğüm için orada biliyorum. Her şey A Takım için. A takımın altında geçen gün çok büyük bir kulübümüzün yöneticisiyle görüştüm. Çok büyük bir kulüp, üç büyük kulüpten birisi, ‘top bulmakta zorluk çekiyoruz’ diyor. Futbol neyle oynanır? Topla oynanır. ‘Top yok’ diyor. ‘Bize ancak A Takım’ın eski toplarını veriyorlar’ diyor. Altyapıya böyle bakılıyor Türkiye’de. Bunun için de şunu yaptık, kanun değiştirdik.