Doç. Dr. Murat Aslan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in “Eurofighter Typhoon” savaş uçağı hakkındaki açıklamaları üzerine, Türkiye’nin muharip uçak ihtiyacını, F-16 tedariki sürecinde yaşananları ve Eurofighter tedarikinde neler yaşanabileceğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Türk Hava Kuvvetleri, eskiyen filosunu yenileştirme ihtiyacı duyuyor. Modernize edilerek envanterde tutulan F-16’ların ve çok az sayıdaki F-4’lerin yenilenmesi gerekiyor. F-35 programından Türkiye’nin çıkarılmasıyla milli ve yerli üretime yönelen Türkiye’nin acil muharebe ihtiyacı için filosunu modernize etmesi gerekiyor. Özellikle radar ve yazılım konusunda F-16’lara yönelik başlatılan Özgür Projesi, muharip uçak ihtiyacında bir boşluğu doldurdu ancak F-16’ların modernizasyonu yanında Türkiye, muhtemel muharip görevler, tehdit ve risk değerlendirmeleri ve bütçe sınırları dahilinde yeni uçak tedarik etmek istiyor.
Bu uçakların hangi cinste olabileceğine yönelik tercihi görmek için Hava Kuvvetlerinin halen icra ettiği muharip görevleri incelemek gerekir. Türk Hava Kuvvetlerinin büyük veya orta güçte devletler olmak üzere aynı anda 2 ve daha fazla konvansiyonel tehdit ile hava, deniz ve kara hedeflerine angaje olabilmesi gerekiyor. Diğer bir ifadeyle hem stratejik hem de operatif ve taktik görevleri aynı anda icra etmek durumunda. Ayrıca konvansiyonel güçlerle birlikte asimetrik tehdit oluşturabilecek terörist örgütler gibi gayrinizami unsurlara karşı hazır olmak zorunda. Bu nedenle temin edilen uçakların farklı görevleri icra edecek şekilde çok rollü bir yapıda olması isteniyor. Bu noktada F-16 veya Eurofighter uçağı gibi seçenekler ön plana çıkıyor. Öte yandan bahse konu tedarik, Türk havacılık sanayisinin ‘projeden üretime ve envantere geçişe’ kadar süreci yönetmesi için ara formül niteliğinde.
F-16 tercihi rafa mı kaldırıldı?
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Senatosu, hala Türkiye’nin talebine yönelik bir süreç başlatmadı. F-16 savaş uçakları, Türkiye için mantıklı tercih ancak ABD’de bu duruma karşı olumsuz bir yaklaşım var. Nitekim ABD’li senatörler, uçak satışını durdurmak adına Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’a mektup ilettiler. Yunan ve Ermeni lobisi, bu konuda zaten menfi girişimler yaparken partiler üstü bu gruba Yahudi lobisi de dahil oldu. Bu nedenle, F-16’ların Türkiye’ye satışı zayıf bir ihtimal. Bu olasılığa karşı Türkiye de alternatif arayışını zaten seslendiriyordu. Örnek vermek gerekirse eski Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 2022 yılının Ekim ayında Birleşik Krallık’ta ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu ise 2023 yılı Ekim ayında Pakistan’da Çin yapımı J-10 savaş uçağını incelemişti. Eski Birleşik Krallık Savunma Bakanı Ben Wallace ise Eurofighter gündemiyle sık sık Türkiye’ye gelmişti. Türkiye, ABD F-16 satışına izin vermezse HÜRJET ve KAAN üretilinceye kadar başka tedarikçilere yönelerek ara formül bulma peşinde. Tedarikçilerin de bu arayıştan rahatsız olduğu pek söylenemez.
F- 35, Eurofighter ve F-16 savaş uçakları arasındaki farklar
Bu uçakların konseptleri, diğer bir ifadeyle kullanım şekilleri farklı. F-35 savaş uçağı, görünmezlik teknolojisiyle hedefe yaklaşma ve uzaktan mühimmatı hedefe sevk etme esasına göre tasarlanan bir istihbarat uçağı niteliğindedir. Yazılımı gelişmiş ve anlık veri aktarımı ile görev etkinliği üst düzeyde. Dezavantajı ise uçağın tedarik ve bakım maliyetlerinin yüksek olması ve ABD’den merkezi kontrole tabi tutuluyor olması. Diğer bir ifadeyle, milli görevleri F-35’ler ile icra etmek ABD’nin “oluruna” tabi. Halen yaşanan teknik sıkıntılar ise uçağa yönelik güveni zedeliyor.
Eurofighter Typhoon ve F-16 savaş uçakları ise görünmezlik teknolojisine sahip değil. F-16 savaş uçağı yeni kitlerle modernize edilirse 4,5’uncu nesil bir uçak olabiliyor. Bu kapsamda radar sisteminin değiştirilmesi veya uçuş kontrolü yazılımı gibi ilave işlemlerin yapılması gerekiyor. Öte yandan Eurofighter, teknoloji ve kapasite bağlamında çok rollü görevler icra edebilecek iyi bir uçak. Servis tavanı yani çıkabildiği irtifa F-16’dan daha iyi. Sürat yüksek olmakla birlikte hız yakıt tüketimini yani görev süresini sınırlıyor. Karşılaştırma yapmak gerekirse Eurofighter, Fransızların Rafale uçaklarına denk bir uçak olmakla birlikte manevra kabiliyeti, servis tabanı ve sürati Rafale’den daha iyi.
Hatırlanacağı üzere, Yunanistan tedarik ettiği 20 Rafale ile Türk F-16’larına karşı Ege cenahında havada üstünlük sağladı. Bu nedenle, Türkiye’nin bu adımı Yunanistan’ın Fransız Rafale’sine karşı Türkiye’nin Avrupalı Eurofighter’ı şeklinde değerlendirilebilir. Öte yandan Yunanistan, 24 Rafale savaş uçağı yanında 58 adet F-16’sını modernize ediyor. İlaveten 28 opsiyon yanında 20 adet F-35 de alıyor. Gazze konusu patlak verdiğinde ABD’nin uçak gemilerini Doğu Akdeniz’e sevk etmesi de dikkate alınırsa Türk Hava Kuvvetlerinin caydırıcı ve göreve hazır bir yapıda olması artık acil bir ihtiyaç. Bu bağlamda Kaan Projesi hızlandırılırken hazır alımla dengenin sağlanması gerekiyor ancak F-35’lerin 5’inci nesil uçaklar olduğunu hatırlatmakta fayda var.
KAAN ve HÜRJET’in yolculuğu ne zaman?
Milli uçak projeleri halen geliştirme ve test aşamasında. 2023 yılı Aralık ayında ilk uçuşunu yapacak KAAN ve geçtiğimiz Mayıs ayında ilk uçuşunu yapan HÜRJET, Türk havacılık sektöründe yeri gökle birleştirecek nitelikte. KAAN’ların teknik özellikleri henüz Türk Uçak Sanayii Anonim Ortaklığı (TUSAŞ) tarafından kamuoyu ile paylaşılmadı. Ancak 5’inci nesil bir uçak olan KAAN’ın, ilk 20 uçak için F110 motoru dış tedarikle alınırken yazılımı milli olacak. Sonraki KAAN üretimlerinde ise milli motor kullanılacak. Aynı durum HÜRJET için de geçerli. Türk Motor Sanayi (TEI) tarafından milli motorun üretilmesiyle de dışa bağımlılık büyük oranda sonlanacak. KAAN, Türk Hava Kuvvetlerinin stratejik görevlerine, HÜRJET ise hava-kara görevlerine angaje olabilecek.
Öte yandan, HÜRJET’in F-16 muadili bir uçak olabilmesi için paralel bir araştırma ve geliştirme (AR-GE) sürecinden geçmesi gerekiyor. Bu uçakların Türk Hava Kuvvetleri envanterine girmesi ve muharip görevler alması, 2028 yılı sonrasında başlayacak. Ancak KAAN ve HÜRJET’in nicelik ve nitelik yeterlilik bağlamında envanterde yerini alabilmesi en az 5-7 yıllık bir süreci kapsayabilir. Bu nedenle Türkiye, Eurofighter, F-16 veya muadili başka bir uçağa bu 10 yıllık süreçte ihtiyaç duyuyor.
Almanya’nın tutumu
Almanya, daha önce Türkiye’ye örtülü bir silah ambargosu uyguladı. Türkiye’nin terörle mücadelede Alman silahlarını kullanması, Alman zihinlerinde sorun oluyor. Alman hükümetinin bir koalisyon olması nedeniyle bu tür kararlar hükümet krizlerine de neden olabiliyor. Nitekim Suudi Arabistan’ın 2023 yılı Temmuz ayında tedarik etmek istediği Eurofighter savaş uçakları, Yemen’de kullanılma olasılığı nedeniyle Alman hükümetinde tartışmalara neden oldu. Bu nedenle, Alman hükümetinin böyle bir talebe yanıtı konusunda yine görüş ayrılıkları yaşanması muhtemel.
Ancak İspanya ve Birleşik Krallık, Almanya’nın uçak satışını engelleme girişimlerinden rahatsız. Uçağın maliyetine yönelik eleştiriler mevcutken maliyeti düşürmenin en mantıklı yolu olan “daha fazla üretimin” önünün kesilmesi, konsorsiyumun devamlılığına şüpheyle bakılmasına neden oluyor.
Birleşik Krallık ve Almanya’nın Geleceğin Savaş Hava Sistemi (FCAS) yani 6’ncı nesil uçak üretimi ile ilgili çalışmalarına kaynak yaratmak adına Eurofighter savaş uçaklarının pazarlanması konusundaki engellerin kaldırılması gerekiyor. Bu projenin maliyeti 100 milyar avro civarında. Almanya da bu maliyet sebebiyle projeden çekilmek istiyor. Ayrıca Almanya, Birleşik Krallık’ın Tempest Projesi’ne katılarak iki ayrı proje yerine Birleşik Krallık, Japonya ve İtalya ile birlikte 6’ncı nesil uçak üretebileceği tek projeye dahil olmak istiyor. Avrupalı devletlerin F-35, Rafale ve F-16’lara yöneldiği bugünlerde Almanya’nın Türkiye’ye satışı engellemesi, aslında Almanya’nın pahalı bulduğu 6’ncı nesil uçak programını zora sokacak bir yaklaşım.
Öte yandan, Almanya’nın olumsuz kararı halinde Türkiye’nin Eurofighter’a alternatif başka seçeneklerinin de olduğu, hatta Milli Uçak Programı’nın hızlandırılmasının da değerlendirilebileceği görülüyor.
[Doç. Dr. Murat Aslan, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısıdır.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.